31 Mart 2010 Çarşamba

balkon


Haftasonu bir iki çicek daha almıştım balkonum için ve henüz dikmemiştim. Bugün onu yapayım dedim ama evde toprak yokmuş. Sanki evde sürekli toprak bulunduruyormuşuz gibi:) Yakınlardaki çicekçiye gidip aldım bir 10 litre daha, küçük balkon için galiba 40 litre toprak harcadım. Bahçem olsa neler yapardım bilmiyorum:) Geçenlerde Türk marketten kasa almıştım saksı niyetine kullanmak için. Birini maviye birini beyaza boyadım ve kuruttum ama aklımdaki gibi uygulamaya geçiremedim. İçine toprak koysam yanlardan dökülecek, naylon serip topragı döksem çok güzel görünmeyecekti. O yüzden kasalarımı sehpa niyetine kullanıyorum. Zaten havalar hala tam düzelmediği için şimdilik balkonum istediğim gibi faaliyette değil. Belki o vakte kadar başka bir fikir gelir aklıma. Çicekçiye gitmişken tabiki bir çicek daha aldım. Küçük bir kamelya vardı, açtığında çicekleri çok güzel oluyor. Bakalım bakmasını becerebilecek miyim? Çok rüzgar aldığı için balkonumuz hepsini kuytu bir köşeye yığdım, uamırm canlı kalmasını başarırlar.

30 Mart 2010 Salı

sarma


Kapalı bir havada evin içinde "acaba bugün ne yapsam" diye düşünürken briden bire gözüne Türkiye'den getirdiği yapraklar çarpar. "Acaba sarmamı yapsam" diye aklından geçirir ama üşenir. Biraz hava almaya çıkılır ve azıcık ıslanıp geri dönülür. Ocak ayında gittiğinde getirdiği yapraklar gene gözüne çarpar. Rahat durmaz yapraklar ikide bir görüş alanına girer. Canıda ister sarma yemek ama kim iç hazırlayacak, kim saracak. Offf çeker içinden. Türkiye'deyken annesi sarar ve gönderirdi. Bu yaşa gelmişti ama annesi sagolsun hiç sarmasız bırakmamıştı:) Telefonda annesiyle konuşur ve tesadüf O'da akşam için sarma sarıyordur. "Eh, bu kadar olmaz" der ve eli yapraklara uzanır. Sonunda üşengeçlikten vazgeçip sarar sarmalarını:))

27 Mart 2010 Cumartesi

kötü..

Gayet kötü bir hafta geçirdim ve biran önce bitmesini istiyorum. Türkiye'yle her konuşmamızda birilerinin rahatsızlık haberini aldım. Kesintisiz 5 gün boyunca birileri hastanelere gitti.
Önce eşimin teyzesi. Kansızlık şikayetiyle doktora gitti ve bağırsaklarında bulunan bir tümör yüzünden apar topar hastaneye yattı ve ameliyat oldu. Çok şükür yayılmadan temizleyebildiler. Düzenli kontrollede umarım tamamen kurtulur.
Uzun zamandır hasta olan halam ağırlaşmış ve hastaneye kaldırmışlar, hala orada. Yaşlıydı ve kaç senedir çekiyordu biliyorum ama ağırlaştığını duymak çok kötü.
Ablamın sebebi bulunamayan rahatsızlığı nüksetmiş ve önümüzdeki hafta hergün hastanede tahliller peşinde koşacak. Kolonoskopi, endoskopi ve bir sürü şey.
Teyzem uzun süredir ayağındaki şişmeden şikayetçiydi ama bulunamamıştı. Hala da bulunamadı sebebi ve bu hafta gittiği bir doktor, "böyle giderse kesmek zorunda kalırız" demiş. Kadının gitmediği doktor kalmadı ve nasıl bulunamıyor sebebi bilmiyorum.
Çok üzüldüğüm bir haftaydı ve umarım önümüzdeki hafta hepsinden iyi haberler alırım..

21 Mart 2010 Pazar

keyif































Güzel bir günden..








16 Mart 2010 Salı

yaşam


Bugün birisine kızdım ve öğleden sonra kendi kendimi yedim. Niye gerekli cevabı vermedim diye. Sonra yürüyüşe çıktım ve o arada hala kendi kendime söyleniyordum. Derken bir arkadaşımın söylediği bir laf geldi aklıma "kendine çok küçük şeyleri dert ediyorsun" demişti. Haklıydı da, bugünkü olay belkide sadece benim kuruntumdu, karşı taraf belki benim gibi düşünmüyordu bile. Yüzünü görmediğim sadece 2 satır yazışmak zorunda kaldığım birisine kızmıştım. Bazen kelimeler hissizleşebiliyor, karşı tarafın gerçekte söylemek istediğinden farklı anlamlar çıkabiliyor. Belki de öyle oldu yada olmadı ama karşı taraf bu olaydan haberi bile yok. Yazdı ve geçti, burada kafasına takıp büyüten benim. Doğrusu bu galiba, şu ara takacak kendimi mutsuz edecek birşey bulamadım ve durduk yere bunu büyüttüğüme karar verdim. Pozitif düşünmeye alışmam lazım ama zor oluyor. Sözde bu sene kendimi değiştirecektim ama biraz zor oluyor. Şimdi sakinim ama, olay oldu bitti. Kim ne dediyse dedi, bir daha karşılaşmayacagım birşey için kendimi üzmeye değmez. Havalar da güzelleşti mutlu olma zamanı şimdi:)
Geçenlerde iki mektup aldık. tabi bu devirde gelen mektuplar genelde faturalardır. Bir tanesi ısınma için gelmişti. Gelen yerin adını unuttum:) bekliyorduk ne zamandır ekstra çıkartacaklar diye. Çünkü herkes ödediğinden daha fazlasını kullanıyormuş. Çünkü biz sıcak severiz. Hele ki ben İzmir'de büyüdüm doğru dürüst kış görmedim, İstanbul bile bana soğuk gelirken burada donuyordum.ama hayretki ödediğimizden az kullanmışız ve bundan sonra faturamız daha az gelecekmiş. Hayret ettim, burada sürekli birşeyler ödediğimizden bu haber sevindirdi beni. Birkaç hafta önce bir pazar günü kombimiz çalışmamıştı. Farkettik ki su seviyesi azalmış ve eklememiz lazım. ama bir türlü beceremedik. İstanbul'da vana vardı açardık normale gelirdi. Oraya bak buraya bak bulamaıdk. Soğukta oturamayacagımız için netten bulduğumuz bir numarayı aradık ve adamlara sorunu söyledik. "Tamam, hemen geliriz ama 150 euro haftasonu olduğu için " dediler. Şimdi, sorunu biliyoruz ve çok basit, sadece nereden olduğunu bulamadık ve bunun için 150 euro vermek istemedik özellikle de ben:) Aklımıza ufak tefek tamirat işleri için çağırdığımız birisi var o geldi. Aradık ve hemen geldi, burada suyu hortumla doldurmak gerekiyormuş. Altındaki musluktan hortumu takıp kombiye aktardı. Böyle bir iş için 150 euro istemeleri mi saçma, kombinin otomatik olmaması mı bilmiyorum. Çok çok daha az bir fiyata yaptırdık.
Gelen ikinci mektupda IND'dendi. Sene başında oturumumu 5 yıla çıkarmış ve belli bir ücret ödemiştik. Şimdi Türklere indirim yapmışlar ve bir kısmını geri yatıracaklarmış, haber veriyorlardı. Arada şaşırtıyor bunlar beni ama umarım hep iyi yönde şaşırtırlar.

15 Mart 2010 Pazartesi

hayat

Aslında yazmak gibi bir niyetim yoktu ama biraz once bir yazı okudum ve paylaşmak istedim. Çok takip ettiğim birisi değildi ama genede biliyordum. Haftasonu köşesinde yazdığı yazıyı yeni okudum ve birşeyler düğümlendi içimde. Ne denir böyle durumlarda bilemem am Allah sabır versin, mekanı cennet olsun. Radikal yazarlarından Kaan Sezyum kısa bir süre önce eşini kaybetmiş ve köşesinde acısını paylamış.
Yazıdan küçük bir alıntı ve devamını okuyabileceginiz link.
"Sabahtan akşama çevremdeki birçok şeyde birlikte yaşadığım, eğlendiğim ve mutlu olduğum insanı görüyorum ister istemez. Neyse ki şimdi kendisini Heybeli’ye bıraktık. Bir süre sonra o da adanın bir parçası olacak, Heybeli’ye her gittiğimde belki de enseme konan bir sinek, topraktan çıkan bir çiçek, ağacın tekinde ekşi bi erik ya da peşimden gelen yavru bi kedi olacak. Şimdilik beklemekte yarar var. Hiçbir şey kaybolmuyor, bu da bir gerçek.
Hep çok şanslı olduğumu düşünürdüm. Hâlâ da düşünüyorum galiba. Hep istediğim işi yaptım, beni sıkan protokollere, ıvıra zıvıra bulaşmadım, zora gelmedim, her işim iyi gitti... Ama geçen haftaki bomba biraz fena patladı bende. Şu anda evrensel şans skalasında eksilere düştüm sanırım. Bundan sonrası yukarı çıkış olabilir sadece."


http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&CategoryID=41&ArticleID=985451#

14 Mart 2010 Pazar

Haftasonu




Havanın güneşli olmasıyla hoş bir haftasonuydu. Cumartesi gitmemiz gereken doğumgününe küçük bir üşütme yüzünden pazar günü gittik. Kuzenlerimizin küçük oğlunun 4. yaşgünüydü ve biz birgün rötarlı kutladık. Küçük bey hergün doğumgünü kutlandığı için çok daha memnundu tabiki. Her ne kadar fotoğrafta suratı asık görünse de:) Biraz önce hediye açmak istediği için kısa süreli küskünlük yaşadı. Sene başı itibariyle Den Haag'a taşındıkları için eskisi kadar sık görüşemesekde burada aileden birilerinin olması güzel.




Doğumgünü kulamasından sonra Intratuin'e yani Türkiye'deki Pratiker tarzı bir yere gittik. Her türlü bahçe malzemesi ve evcil hayvanlar için gerekli şeyler var. Bahar geliyor ve balkonların, bahçelerin şenlenmesi lazım. Her ne kadar bahçem olmasa da balkonum için bir iki çicek aldım.Menekşe, karanfil, lavanta ve ortanca. Çiceklerin içinde kendini kaybedenlerdenim maalesef. Taşıma gözümüzde büyümeseydi daha fazla olacaktı ama şimdilik bu kadarla idare edeceğim:)







9 Mart 2010 Salı

Diş

Yılbaşını Türkiye'de geçirip Amsterdam'a döndükten sonra diş ağrım başladı." Durduk yere bu nereden çıktı, 2 gün önce olsaydı da Türkiye'de gitseydim" diye söylendim durdum. Sonra baktım ki geçmiyor bir dişçi aramaya başladık. Birkaç kişiye sorduk ama kimsede burada diş hekimine gitmemiş ki. Herkes Türkiye'de hallediyor işini. Kime gidecegimizi bilemezken ben bir de "ille de Türk diş hekimi istiyorum" diye tutturdum, arada geliyorlar bana ve herşeyin Türk olanını istiyorum. Aile hekiminde de Türk olsun diye tutturmuştum. Hatta evimize yakın bir kilinikte bulduk ve kayıt olmaya gittik. Şansımıza o doluymuş bizi Hollandalı birisine verdiler. Ama şimdi aile hekimimizden çok memnunuz ve iyi ki Türk olmamış diyorum. Türk doktor biracık asık suratlı da:)) Bizimki 2 metre boyunda, 60 kilo var yok arası güleç bir Hollandalı.
Neyse, dişçiye dönelim. Sonunda bulduk bir Türk dişçi. Yeri bize uzak ama olsun dedim. Şubat ortası gibi gittik ve sorunu öğrendik. Maalesef kanal tedavisi gerekiyormuş. Orada başladım Türkiye'deki dişçime kızmaya. "Her sene sana geliyoruz, kontrol ettiriyoruz, bu çürüğü niye görmedin". Tabi o bunları duydu mu , hayır. Ben kendi kendime söyleniyorum. Geçen hafta kanal tedavisini oldum ve bugünde bir dolgu daha. Artık diş hekimiyle işim bitti en azından uzunca bir süre. Yerini pek sevmesemde doktorumu sevdim ve iyi ki Türk diye ısrar etmişim:)

7 Mart 2010 Pazar

Güneş







Serin ama güneşli bir günde gezip fotoğraf çekmek çok güzel. Ama eve geldiğinde istediğin gibi çekemediğini görmek kötü...

4 Mart 2010 Perşembe

İnsanlar


Birkaç fotoğraf sitesine üyeyim. Bugün o sitelerden birinde ana sayfadaki fotoğraflara baktım ve birkez daha herkesin puan peşinde koştuğunu anladım.
Benim için bu siteler fotoğraf izlemek ve paylaşmak anlamına geliyor. Ama başkaları için ana sayfada yer almak hırs halina gelmiş. Herkes istediğini çekmekte özgürdür. Çektiğini yayınlarsın ve beğenenler gelir yorum yapar. Ama sırf bende fazla puan alayım ve ana sayfaya çıkayım diye yüklenen her fotoğrafa yorum yapılmaz. Sıradan bir fotoğraf böylelikle 80-90 eleştiri alıp ana sayfaya çıkabiliyor.
Oradaki amaç bence paylaşmak ve birşeyler öğrenmek. Hataların gösterilmesi lazım ama göstermeye kalktığında sen kötü oluyorsun. Arkadaşlıklar kurmak çok güzel ama hatalarında gösterilmesi laızm. "Aman o benim fotoğrafıma geliyor bende gidip tam puan vereyim, ayıp olmasın" mantığıyla sitenin amacına aykırı davranmış oluyorlar. Ama çoğu kimsede bundan memnun.Herkesin çektikleri kendisi için özel ve güzeldir. Bende çektiğim birçok fotoğrafı beğenirim ama hatalarımında gösterilmesini isterim.
Benimki de kendi kendine konuşmak işte. Sevdiğim sitelerden birinde anasayfaya yakışmayan sıradan fotoğrafları görünce yazdım.