28 Şubat 2010 Pazar

Haftasonu


Cumartesi günü ne zamandır aklımda olan ama bir türlü uğrayamadığımız bir yere gittik. Lambiek isminde bir çizgi roman dükkanı. Burası bildigim kadarıyla Avrupa'nın en eski çizgi roman dükkanı. Adını , Willy Vandersteen'in bir çizgi karekterinden alıyormuş. meraklısı için ilginç bir dükkan. Eski kitapların arasından istediğinizi bulmak hoş bir duygu. Sahipleri de oldukça yardımsever. Küçüklüğümden beri çizgi roman okumasını severim. Bu yüzden orada olmak güzeldi. Gerçi birşey almadım. Bizim gititğimizde biraz kalabalıktı ve istediğim gibi karıştıramadım. Bir dahaki sefere inşallah. http://www.lambiek.net/ diye siteleride var ve burada Türkiye'de dahil bir çok ülkeden sanatçıların çalışmalarını sergiliyorlar. Adresi, Kerkstraat 132. Fotoğrafta girişi görülüyor, pek düzgün çekemediğim maalesef.
Eski kitap kokularını içimize çekerek dolaşmaya devam ettik ve bir diğer durağımıza doğru yol aldık eşimle. Orası da meşhur likörcümüz. Tabi cumartesi ve küçücük bir dükkan. İçerisi tıklım tıklım, dışarısıda dolu. Biraz beklesek mi yoksa o kalabalığa dalsak mı diye bir süre düşündük ve girmekten vazgeçtik. Bir dahaki sefere alırız diye likörcümüzü çakırkeyf Hollandalılarla başbaşa bıraktık:)
web siteleri eğer merak eden olursa, http://www.wynand-fockink.nl/
Dam da Nh Grand Hotel'in arasındaki küçük sokakta.

26 Şubat 2010 Cuma

İstanbul

Yazdan kalma birkaç İstanbul fotoğrafı...





25 Şubat 2010 Perşembe

Fotoğraf


Bu fotoğrafım, fotoğraf paylaşım sitelerinden bir tanesinde bugün ana sayfaya çıktı ve ben pek bir mutlu oldum:)
Gün güzel başladı güzel gitsin:)

23 Şubat 2010 Salı

Kayıp


Yaklaşık bir aydır çok sevdiğim eldivenlerimi kayıptı. Evin her tarafını aradım ama bulamadım. Nerede unuttuğumu da hatırlayamadım bir türlü. Bugün kuaföre gittim ve birden aklıma geldi. Bir önceki gidişimden beri kayıplardı. Hemen çalışanlara sordum veeee oradalarmış:)) Birşeyleri kaybetmesinden hoşlanmıyorum ama maalesef çok dalgınım.
Güneşli ve güzel bir gündü bugün. Arada seviyorum bu şehri bugünde onlardan birisi galiba:)
Konuyla alakalı fotoğrafım yok. Baharı hatırlatması için güzel sarı laleler koyayım istedim:)

22 Şubat 2010 Pazartesi

Spor


İki günü omuzumdaki ve boynumdaki ağrıyla geçirdim. Hala ağrıyor. Ara ara rahatsız ediyro beni. Gittiğim doktor "bilgisayar başında olanlarda görülür" demiş ve bazı hareketler önermişti. Tabi birkaç sene önceydi bu. O hareketlerin bir yada iki kere yapıp bıraktım. Şimdide tekrar ağrıları çekmeye başladım.
O yüzden bu sabah kalktığımda küçükde olsa hayatıma hareket katmaya karar verdim.
Birkaç sene önce aldığım ve okumadan kenara koyduğum kitapla başladım. "Tibet'in Gençlik Pınarı". Bundaki 5 temel hareketi bugünden itibaren yapmaya başladım ve umarım faydasını görürüm. En kısa zamanda da yogaya başlama kararı aldım. Bu fotoğrafı serin bir günde Münih'te çekmiştim. O zaman adama özenmiştim ama birşey yapmamıştım. Buraya koydum ki görüp harekete geçeyim. Belki buraya geldiğimden beri aldığım bir sürü kiloyu da vermeme yardım eder:(

18 Şubat 2010 Perşembe

Tatil


Sisli ve serin bir Amsterdam günü daha.. Birazcık havalar ısınsa, güneş yüzünü gösterse ne kadar güzel olurdu. Dışardaki hava sıcaklığı 4 dereceymiş. Eksilerden sonra gayet iyi ama İstanbul 15, İzmir 21 derece gösteriyor. Hangisi normal diye düşündüğümde burası diyorum. Ama genede havanın sıcak olduğu bir yerde olmak istiyorum şu ara.
Bu seneki tatilimizi düşündüm. Az sayıdaki fotoğraflarımızı kurcalarken bunu buldum. Çok keyifli bir yerdi gititğimiz yer. Ama ben gittiğimiz günden gelecegimiz güne kadar hasta oldum ve keyfini çıkartamadım. Marmaris-Selimiye köyünde küçük bir pansiyon. Bahçesindeki bir sürü ağaçların arasında denizi seyrederek yemeğinizi yediğiniz, sakin ve huzurlu bir yer. Şimdi orada olmak isterdim. Bu minderlerin üzerinde yatmak, elimde bir kitapla hamakta sallanmak. Dalgaların sesleriyle uyumak..
Bahar gelsin istiyorum...

12 Şubat 2010 Cuma

Amsterdam

Yıllar önce sisli bir sonbahar günü tanıştım Amsterdam'la. İlk gelişimdi ve çok hoşuma gitmişti bu şehir. Sonbaharın kendine has renkleriyle sis bütünleşmiş, şehir gözüme masal diyarları gibi görünmüştü. Birkaç gün süren misafirliğimiz boyunca içimden "bu şehride yaşamak ne güzel olurdu" diye geçirmiştim.
Hiç ummadığım bir zamanda içimden geçenler gerçekleşti ve bir senedir burada yaşıyorum. Ama artık masal diyarları gibi gelmiyor bu şehir bana. Sürekli sisli ve soğuk havasıyla beni üşüten bir yer burası. Buna sebep gerçekten havası mı yoksa buradaki yalnızlığım mı bilmiyorum. Ama bir daha içimden geçirdiklerime dikkat etmem gerektiğini biliyorum..